Çarşamba, Mayıs 16, 2007

"Finansal İktisatçılık" ve "İktisatçılık"


Türkiye'de gazetelerde ekonomiyle ilgili günlük/haftalık köşe yazıları yazanların ve çeşitli televizyon programlarında yorum yapanların büyük bir bölümünün dikkat çekici bir ortak özelliği var: Bunların büyük bir bölümü, aslında (geçmişte iktisat okumuş olsalar bile) "iktisatçı" veya "ekonomist" değil, "finansçı" veya "finansal iktisatçı". Öyle olunca da, doğal olarak, bu yazar ve yorumcuların ufukları aşırı derecede dar ve kısa. Yani kur, faiz, borsa endeksi değişmelerini, makroekonomik temel büyüklüklerdeki değişmelere dayandırarak açıklamak yerine, (sadece) ilgilendikleri değişkenin bugünkü değişmelerini kendi eski/geçmiş değerlerine bakarak açıklamaya çalışıyorlar. Başka bir deyişle, finansal iktisatçılar o kadar kısa vadeli meselelerle (haftalık, günlük, hatta saatlik veya dakikalık) ilgileniyorlar ki, (doğal olarak) genelde henüz hiçbir makroekonomik temel değişkenin yeni değerleri açıklan(a)madığı ve/veya çoğu kez etkileri henüz açıkça hissedilemeyeceği için ilgilendikleri birkaç zaman serisinin değişmelerini kendi geçmiş değerlerindeki değişmelerle ve eğilimlerle açıklamaya çalışıyorlar. (*)

Bu meselenin, örneğin döviz kuru oluşum teorilerine yansıması bizi ünlü "fundamentalists" - "chartists" ayrımına götürüyor. Yani bir yanda kurların oluşumunda temel makroekonomik temel değişkenleri (fundamentals) açıklayıcı değişkenler olarak kullananlar, diğer yanda ise grafiklere/"chart"lara bakarak açıklama veya tahmin yapan grafik yorumcuları veya "teknik analizciler" var. Biz; (genel) iktisatçılar olarak daha çok ilkine yakın duruyoruz. Oysa çok kısa vadeli kur/faiz/borsa analizi yapanlar ikincisine yakın duruyorlar. Finans piyasalarında; uzun vadede (yani fiyatlar tamamen esnek hale gelip bütün makroekonomik uyumlar tamamlanınca) bizim dediğimiz, çok kısa vadede ise onların dedikleri (her ne kadar ciddi bir iktisat teorisi temelinden yola çık(a)mıyorlarsa da) daha fazla haklılık payı kazanıyor. Finans piyasalarında ekonomik aktörler geçmişte "fundamental"lara bakarak döviz/senet alış-verişi yaparken, bugün pek çok büyük aktör ya sadece teknik analiz ya da "temel analiz"le birlikte "teknik analiz" de yaparak işlem (al/sat/bekle) kararları alıyor. Böyle olunca da, en azından bu sebeple, finansal iktisatçıların dediklerini kuramsal temellerinin zayıflığı nedeniyle bence pek önemsemek zorunda olmasak da, (özellikle borsada/döviz piyasasında "oynuyorsak"(!)) onları dinlemekte fayda var. Bizim iktisatçılar olarak uzun vadede gidişatını makroekonomik büyükleklerin seyrine göre tahmin ettiğimiz kur/faiz/borsa değişkenlerinin çok kısa vadede nasıl olup da o uzun vadeli (denge) değerinden uzaklaştığını onlar teknik analizleriyle açıklamaya çalışıyor. Bir yerde, finansal iktisatçıların başka seçeneği de yok zaten. Çünkü, aksi takdirde, hiç bir şey söyleyemezler o açıklamak istedikleri konularda; yani gelişmeleri izlemekle yetinirler yalnızca. (**) O bakımdan; güncel haberleri, dedikoduları, (ekonomik/siyasi) skandalları, vb. yakından takip etmek zorundadır finansal iktisatçılar, ki aslında gazete okuma, televizyonda haber izleme alışkanlığı olan (ama iktisatçı olmayan) kişiler de pekala yapabilirler onların çoğunun gazte köşelerinde veya ekranlarda yaptığı yorumların. Hem de hiç bir "teknik analiz" yöntemi/terimi kullanmayı bilmeseler de! (***)

Gerçekte, buradaki temel sorun; finansal iktisatçılığın "varlığı" veya "kalitesi" değil, borsa-döviz-faiz iktisatçılığının ülkemiz medyasında bu denli geniş yer buluyor, "kabul görüyor" (gibi görünüyor?) olması. Çünkü, medyada/kamuoyunda hak ettiğinden çok daha fazla yer ayırılan bu "finansal iktisat yorumcululuğu", pek çok bakımdan ciddi çarpıklıklar yaratmaktadır. Bir defa, mevcut haliyle, medyada yapılan finansal analizler, finansal iktisadın sadece belirli bir alt alanı ile ilgilidir. Öte yandan, finansal analiz bolluğunun yarattığı çarpıklığın mutlaka (artık) "düzeltilmesi" ve iktisat tartışmalarının odağının bence eğitim-nüfus-sağlık-teknoloji-çevre-enerji sorunlarına kay(dırıl)ması gerekiyor. (****) Yoksa insanlara ellerindeki "kıt" verilerle/enformasyonla yaptıkları sıradan kısa vadeli finans yorumlarını satarak/pazarlayarak hayatını sürdüren ve gündemi abartılı bir biçimde işgal eden ve kendilerine olan "(aşırı) talebi" adeta kendileri yapay olarak yaratan finansal iktisatçılar, sanki "gerçek/tek iktisatçılar"mış ve onların yaptıkları şey de "gerçek/tek iktisatçılık"mış gibi algılanmaya devam edecek Türkiye'de.

(*) İktisat teorisini (kısmen haklı gerekçelerle) adeta hiçe sayarak yapılan "teknik" yaklaşımların ulaştığı başka bir üç noktası da, Mandelbrot'un finans piyasalarına "fraktal" yaklaşımı. Bu notta sözü edilen konulara ilgi duyan bütün iktisat öğrencilerine mutlaka öneririm Türkçe'ye de çevirilen "Finans Piyasalarında (Saklı) Düzen" adlı kitabı okumalarını. Bu kitapta ileri sürülen görüşler, bence, iktisadın altının iktisat ve tarih bilgisi sınırlı mühendis/matematikçiler tarafından nasıl etkili bir biçimde "oyulabileceği"nin tipik bir örneğidir.

(**) Bu konuyla ilgili güncel ve eğlendirici bir değerlendirme için, N. Emrah Aydınonat'ın "blog"una bakılabilir. Öte yandan, bu kısa notu yazdıktan sonra görüp okuduğum, K. İlkorur'un "Türkiye'de İktisat Öldü mü?" başlıklı köşe yazısını ve onun hakkında D. Gökçe'nin yaptığı değerlendirmeyi ("Hepsi Kısa Vadeci!") okumak da yararlı olabilir.

(***) Teknik analiz ve terminolojisi hakkında giriş düzeyinde bilgi almak için şu web sayfalarından yararlanılabilir: forex-turkce.com, ekonorm.com, Borsaanaliz.com, teknikyorum.com veya Google,


(****) Bir görüşe göre, "yabancı yatırımcıların borsadaki payının yüzde 69.3’le tarihin en yüksek seviyesine ulaştığı" bir ülkenin yerli medyasında bu denli yoğun finans yorumu yapılması sırf bu sebeple şaşırtıcıdır.

4 yorum:

Adsız dedi ki...

Sevgili hocam,

İktisatçının ufku zaten dardır. İktisatçı, iktisadi olanı politikten, kurumsaldan ve toplumsaldan soyutlayarak alır. Bunu bir "iktisatçı" olarak çok rahatlıkla ifade ediyorum, iktisadı toptan çöpe de atabiliriz, neyse hocam devamı ile ilgili olarak da yazılarım sayfamdadır...

Unknown dedi ki...

Sayın Güçlü, değerlendirmeniz için teşekkürler.

İktisat eğer sadece geleneksel "neoklasik iktisat"tan ve/veya matematiksel/ekonometrik iktisatçılıktan ibaret olsaydı, sözlerinize katılabilirdim. Ama bunların dışında da bir iktisat var ve o iktisat zaman ve mekandan, tarihten, kurumlardan, politik süreçlerden, kültürden, coğrafyadan, iklimden, çevreden, enerjiden, diplomasiden vb. bağımsız değil. Bugün giderek güçlenen ve "disiplinlerarasılaşan" bir başka (kısmen ikame edici, kısmen de tamamlayıcı) iktisatçılık anlayışı var dünyada. Aslında siz de tabii ki bunu biliyorsunuz ve sizin küçümsediğiniz, bu değil, ilki. Ama ben bunu yine de bunu burada kısaca belirtmeden edemedim.

Tekrar teşekkürler, iyi günler.

Adsız dedi ki...

Merhabalar hocam... Ben III. sınıfı bitirip IV. sınıfa geçmiş bir Uluslararası Ekonomik İlişkiler öğrencisiyim. Yani sizinde belirttiğiniz 'İktisat biliminin disiplinlerarası' yüzünü temsil etmeye aday, potansiyel bir ekonomistim. Yüksek lisans programı aramalarım sonucu ilgim doğrultusunda belirlediği Finansal İktisat yüksek lisans programı hakkındaki görüşüm,yazınızı okuduktan sonra, tekrar sallantıya düştü. Sizce Finansal İktisat okunmaya değer bir program mı?

Unknown dedi ki...

Sayın Ersin Esen,

Finansal iktisat elbette okunmaya değer, güzel bir alandır. Fakat ileride finans piyasalarıyla ilgili analiz, yorum ve değerlendirme yapmanız gerektiğinde finansal iktisadın ve yöntemlerinin sınırlarını bilmek ve onu doğru kullanmak/kullanabilmek kaydıyla.

Özetle, ben, aslında finansal iktisada değil, ülkemizdeki "bazı" finansal iktisatçıların tuhaf üsluplarına ve hatalı bilimsel yaklaşımlarına karşıyım.